sehrine benzetilmis kasabayi gezmemizle basladi. Efendim bu Amerikalilar eski dunyaya cok merakli Araplar gibi her mimari eserin bir taklidini yapiyorlar desek de burasi aslinda kuzey Avrupalilar'in (Danimarkali, Isvecli, Hollandali gibi) doldurdugu bir kasaba sehir. Tabii mimari kuzey Avrupa ulkelerine benziyor haliyle. Noel olmasi sebebiyle her taraf uygun olarak donatilmis bezenmis ancak kis olmasi nedeniyle de cok uzun gezmek mumkun degil. Zaten kasabanin ana caddesi de kucuk bir meydandan ibaret. Bu meydanda (fotograftaki degirmenin arkasinda kaliyor) Danimarka'nin unlu kulesinin ucte bir kucultulmus hali de mevcut. Nasil da ozenmisler. Neyse yolculugumuzun daha ilk ayaginda "bak Avrupa'ya gidemedik diye uzulmeyelim burada herseyin daha yenisi giciri var, ustelik ucaga binmeye bile gerek olmadi" diye sevindik (tamam itiraf ediyorum birazcik da alay ettik).
Burada ben denizi sasirmis olarak goruyorsunuz, biraz da sevinmis, cunku sanki baska bir dunyada gibiyiz. Eh Danimarka'yi da gormedigime gore farki anlamam da mumkun degil.
Bu sehirden ciktigimiz gibi solugu kalacagimiz San Luis Obispo sehrinde aldik. Burasi bir universite sehri. Kaliforniya Politeknik Universitesi'nin bulundugu sehir. Bir de askeri us var. Minicik bir sehir. Kaldigimiz Inn cok affilliydi ama. Ertesi sabah Noel arifesinde uyandik, tabii burada da her yer suslenmisti.
Ertesi gun ciktik unlu medyaci William Randholf Hearst'un bin dokuzyuzlerin basinda insa ettirdigi kalesine dogru yola ciktik. 30'larda buyuk ekonomik krizden sonra isleri iyi gitmeyince yaptirdigi bu "evi" Kaliforniya hukumetine devredip muze olarak gezilmesini saglamis. Zamanin onemli politik, medyatik, film dunyasi sahsiyetleri ile hasir nesir olmus onlari tanimak icin evinde konuk olarak agirlamis, evi adeta luks bir tatil cenneti. Ev ve etrafi o kadar buyuk ki gezmekle bitmiyor icinde acik ve kapali olmak uzere iki tane, iki tenis kortu buyuklugunde havuz, iki tenis kortu, atla gezi alani, dort konuk evi ve herhalde musdahdemin kalacagi yerler var. Dort tane konuk evi var hepsi ayri tarzda dosenmis. Kendi evi ayri bir muamma, icinde sinemasi var, bayagi da buyuk. Hearst on yasindayken annesi ile bir bucuk sene boyunca Avrupa'yi gezmis ve orada gorup etkilendigi ne kadar mimari varsa hepsini kullanmis. Julian Morgan adindaki unlu bir mimara yaptirmis. San Francisco'ya gidenleriniz ve mimari ile ilgilenenleriniz belki bilir bu ismi.
Ilk resim kendi evi, sagdaki bir konuk evi ve sonraki resim de kendi evinin icindeki on salon.
Buradan ciktiktan sonra daha kuzeye arabamizla yol aldik. Bu yol unlu filmlere konu olmus Amerikalilar'in romantik buldugu bir yol cunku Amerika'nin herhangi bir yerinde rastlanmasi zor olan donemecli, daglik, ayni zamanda okyanusa paralel, tek seritli ve ayiracsiz bir yol. Hani bizim "hatali sollama kazalarinin" gerceklestigi turden. Eski Marmaris-Datca yolu gibi. Biraz daha Avrupai bir havasi var. Buradan Monterey Bay denilen John Steinbeck gibi unlu yazarlara, sairlere ev sahipligi yapmis, ilham vermis sehire gittik (okuyanlar icin Cannery Row'u gezdik). Cok buyuk bir koy olan Monterey'de dogal okyanus canlilarinin binbir turlusu bulunuyor. Koyun dibinde cok derin bir reef olmasi ve okyanusa nazaran daha az calkantili olmasi nedeniyle bir suru deniz canlisini barindaracak ve besin saglayacak bir mekan olusturuyor. Buraya gelen deniz canlilari arasinda deniz aslanlari, deniz kunduzlari, ve balinalar bulunuyor. Tabii bir suru kus turu de bu bolgede. Tam bir acik hava hayvanat parki. Ayrica burasi golf klupleri ile de unlu bir yermis. Burada iki gece kaldik, akvaryumunu gezdik, dogal hayata baktik.
Pacific Coast Highwayden bir goruntu ve ben balinalari izliyorum.
Point Lobos devlet parki'nda Cevat
Yine ayni parktan bir agac ve okyanusa bakan kayalarin goruntusu
Monterey sehrinde akvaryumu gezip seker deniz kunduzlarini da gordukten sonra Oakland ve Berkley'e dogru yola ciktik. Burasi Bay Area dedikleri San Francisco sherinin karsi kiyisinda, sehre bir kopru ile bagli baska bir sehir. Unlu UC Berkeley Universitesi'nin ana kampusunun oldugu bolge. Bir gece burada sinif arkadasimda kaldiktan sonra iki-uc gunlugune de San Francisco'yu gezdik. San Francisco ve Bay Area, bati yakasinin tek bilinen buyuk Avrupai sehirleri. Avrupai cunku kucuk, sirin ve kendi kendine yeten mahallelerden olusuyor. Mesela bu sehirde arabaya daha az ihtiyac var ve bir mahallede oturuyorsaniz buranin merkezi bakalli, manavi, lokantasi, camasirhanesi, kasabi, dukkani, kafesi bulunabiliyor. Berkeley Amerika'nin solcularin kalesi, okul da cevresi de eklektik bir yapiya sahip, her turden insan var, her turden bina var, cirkininden guzeline...
Ben Allison'in scooter'ini denerken
Berkeley Universitesi'nin en cirkin binasi mimarlik binasi ile kutuphanesi
Berkeley'deki diger arkadaslarimiz da Maryland'den tanidigim Bulgar Rossitza ile kocasi bizi oradaki bir Turk lokantasina goturduler (Turkish Kitchen). Cevat tabagindaki tavuk iskenderi bitirip benimkini de siyirdi, dahasi super leziz bir kunefe'nin dortte birini mideye indirdik. Cevat'in mutlulugunu kucuk de olsa asagidaki fotografta gozlerinde goreceksiniz.
Diger iki fotoda da San Francisco'da kaldigimiz otelin odasi gorunuyor. Sonradan ogrendigimize gore eskiden gaylere ait bir genelev olan bu otel, 70'lerdeki AIDS salgininda sehrin ilk ve tek kadin belediye baskani Dianne Feinstein tarafindan kapatilmis ve simdiki otele cevrilmis. En sagda otel odasindaki televizyonumuzun buyuklugunu gosteriyorum.
Veee su meshur Lombard street, filmlere konu olmus dik bir yokustan zigzag cizerek inilen kenari agaclarla bezenmis araba yolu... Cevat'in cok sevdigi What's up doc adli Barbara Streisand ve Ryan O'neil filminde araba kovalamaca sahnesine konu olmus.
San Francisco'ya kadar gidip bir tane de Altin Kapi Koprusu konulu bir foto koymazsak ayip olurdu...
Daha sonra donus yolculugumuzu da Silikon Vadisi uzerinden yaptik. Nedir su datkam bizinisi dedik, bir de biz gozlerimizle gorelim dedik, vadi hakikaten silikon muymus diye sorduk... Biz silikon gormedik valla, sirketler de pek bir ruhsuzlugun ortasina kurulmus yerler. Yolda su yuksek derece ile okuyanlarin okulu Stanford'a bir ugrayalim dedik, Intel muzesini gezdik, Apple'in merkezine gidip binanin etrafinda arabayla bir kere dolasip hac gorevimizi de yerine getirdikten sonra, Google'a ugrayamadan donus yoluna koyulduk.
Iste bir maceramiz da boyle gecti. Bazi yerleri cok iyi gorememekle birlikte vakit buldugumuzda tekrardan donmeyi umut ediyoruz. Sizleri de bekleriz. Sevgilerle
Çok güzel resimler ve de anlatım.
YanıtlaSilsagol :)
YanıtlaSilBence de cok guzel resimler. Bir dahaki tatile buraya bekleriz. Salamonlarin Houston ayagi da bu sene yilbasini Turkiye degil, Kanada'da gecirdi. (Bakiniz facebook :) ) Tum ailenin yeni yilini kutluyorum. 2010 mutluluklar getirsin hepimize!!
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu arada sukutiriniz hayirli olsun :)) Cok tatli!
YanıtlaSilharikaa :D
YanıtlaSilSagolun kizlar, okudugunuza sevindim, hadi siz de yazin birseyler de biz de okuyalim ;)
YanıtlaSil